İÇERİK ÖZETİ
Ayrılık Acısı Nedir? Ayrılık Acısı Nasıl Geçer? Sorularının cevabı bu yazımızdadır. Aşk Acısı Nasıl Geçer? yazısının devamı olarak kaleme aldık
Ayrılık Tam Olarak Ne Demektir? Ayrılık acısı neden olur?
Aşk acısı nasıl geçer? Makalemizin devamı niteliğinde olan yazımızı dikkatlice okumanızı isteriz. Aşk acısını anlamlandırmak için ayrılığın ne olduğunu tam olarak bilmemiz gerekir.
Ayrılık gönülden bağlandığımız bir nesnenin, sevilen bir kişinin, bir değerin ya da vücut bütünlüğümüzün bizden alınması, kaybedilmesi ise; psişik acı da bu ayrılığın, kopuşun getirdiği acıdır.
Ayrılık acısına getirebileceğimiz en basit tanım ise bizi seven varlığa bağlayan bağın aniden kopmasıyla oluşan duygulanımdır. seçtiğimiz kişi ile bizi bağlayan bağın aniden kopuşuyla oluşan itkisel sarsıntı halinin ‘ben’ tarafından algılanmasıdır.
Psişik acı, ayrılık acısı, sevilen bir varlık bizi sevgisinden ansızın mahrum bıraktığında yaşadığımız terk edilişin, nefsimiz derinden yaralandığında hissettiğimiz küçük düşmenin acısı da olabilir. Bu durumlarda en sağlıklısı evlilik terapisi almak olsa da genelde kabul etmeyiz. Yani sevilen bir nesnenin, yoğun ve kalıcı bir şekilde bağlandığımız için psişik dünyamızın ahengini sağlayan nesnenin ani ve sert kopuşunun oluşturduğu acılardır. Acı bir kopuşla başlar, kopuşun tetiklediği psişik sarsıntı ile devam eder ve ‘ben’in sarsıntıya karşı savunmacı tepkisi ile sona erer.
Acı psikanalitik kuramda gerilimin uç değişimlerini, haz ilkesinden kaçan değişimleri bilince yansıtan bir duygu olarak ele alınır. Normalde psişik işleyiş, itkisel gerilimlerin şiddetini düzenleyen ve bunları katlanabilir hale getiren haz ilkesiyle yönetilir. Ancak sevilen bir varlıkta ani bir kopuş meydana gelirse, gerilimler serbest kalır ve haz ilkesi işlevini yitirir. Yani kendi içinde kontrol edilemeyen gerilimlerin kargaşasını algıladığımızda hissettiğimiz şey acıdır. Varlığı benimkiyle uyum halinde atmaya devam ettikçe sevilenin varlığı kişiyi acıdan korur. Fakat daha önceden çekmediği kadar ıstırap çekmesi için onun aniden ortadan kaybolması ve sevgisini kişiden çekmesi yeterlidir.
Başlangıçta bu acı (ayrılık acısı) hiç bitmeyecek gibidir.
Ayrılığın hemen başlarında giderek yoğunlaşan ve giderek derinleşen dayanamıyorum hissi (ayrılık acısı) çoğu kişide uzun zaman sonra azalır. Yine de bu durum sevgilinin tamamen unutulacağı ve bir daha hiç hatırlanmayacağı anlamına gelmez. Daha nadiren kimi kişide ise yıllar içince bu acı daha da artarak devam edip daha fena bir hale dönüşebilir. Sonuçta aslında ayrılık acısı duygusu bir tür yas reaksiyonudur. Sanki ölmüş birisine ağlayıp giderek bu sürece alışmak gibi.
Seçtiğimiz ve bağlandığımız nesne(kişi) bizim için çok önemli olmazsa ve ona yatırım yapmazsak ondan kopmak, ayrılmak da zor olmayacaktır ve yas tutmak da gerekmeyecektir. Ancak güçlü bir aşk ve sevgi bağının ardından ayrılık her ne sebeple gelirse gelsin bizlerin hayatında duygusal, fiziksel, işlevsel kayıplara neden olur. Yas sürecinin ne kadar olacağı belirsizdir. Bu içsel bir tamamlanma, halleşme süreci olacaktır.
Her aşkta ayrılık acısı farklı bir süreç doğabilir, bazen birkaç gün, bazen birkaç ay ya da yıl. Bazen de bir ömür boyu tamamlanamayan yaslar olacaktır.
Ayrılık acısı ne kadar sürerse sürsün yas bitmeden yeni bir aşka yelken açanlar fırtınalı denizlerde acı çekmeden boğulmayı da göze almalıdırlar.
Freud’a göre ayrılık acısı nedir?
Freud’un da tanımladığı üzere ayrılık acısını bitirmek öyle kolay ve hızlıca olmayacaktır. Ancak bugün bizler hızlı bir yaşama alıştırıldık. Hızlıca yeriz, hızlıca çalışırız, hızlıca giyiniriz, hızlıca dinler, anlatırız. Üzülmeye, ağlamaya, hastalanmaya, sızlanmaya, zayıf olmaya zamanımız yoktur hatta hakkımız bile yoktur. Aynı konuya olan üzüntümüzü üst üste dile getirsek sorunlu, depresif damgası yeriz. Hemen bir uzmana yönlendiriliriz en yakınlarımız tarafından. Hâlbuki acı çekmek de, üzülmek de yine biz insanlara dairdir.
Birine aşık olduğunuz sürece hissettiğiniz taşkın duygular, yoğun yaşam enerjisi ve patlayan bir mutluluk hali ne kadar gerçek ve güzelse, bunları yaşamaya neden olan nesnenin kaybı da o denli yıkıcı ve ıstırap verici olacaktır. Gel gör ki ona tahammülümüz yok. Her zaman, her an sonsuza dek hep mutlu, neşeli ve hayat dolu olalım. Olalım da bu şu an ve burada ne kadar mümkün? Belki sadece kabul etmeye ihtiyacımız var, aydınlıkla karanlık, doğumla ölüm, mutlulukla hüzün… Her kavram zıddıyla vardır ve biri diğerini kendinde barındırır zaten. Tek yapmamız gereken aşkın kaybının acısını yaşamaya kendimizi bırakmak ve iyileşmek için beklemek, tıpkı bir yaranın kapanma süreci gibi.
Ayrılık acısını siz de en sağlıklı bir şekilde geçirebilmek istiyorsanız alanında Uzman Çift Terapisti Psikoterapist Mehmet Ulubey ile iletişime geçebilirsiniz.
Ayrılık acısı bazen kadar gerçektir ki bazen zihin dayanamaz ve bunu bedene yansıtır. Baş ağrısı, sırt ağrısı, karın ağrısı, bulantı, şişkinlik, cinsen sorunlar gibi bedensel rahatsızlıklar da ilave olabilir.