İÇERİK ÖZETİ
Cinsellik bizlerin bir ifadesidir. Değerlerimiz, davranışlarımız, tutumlarımız, fiziksel görünümümüz, inanışlarımız, duygularımız, sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler, kişiliğimiz ve sosyalleşme alanlarımızla şekillenir. Cinsellik doğum öncesi başlayıp ömür boyu devam eder ve etik, kültürel ve ahlaki faktörlerden etkilenir. Üremeyi, cinsel zevk almayı ve vermeyi içerir. Cinsellik tamamen duyuya dayalı bir deneyimdir ve yalnızca cinsel organları değil tüm bedeni ve aklı içerir.
Cinsellik denince ilk akla gelen iki insanın sevişmesidir. Oysa ki cinsellik çok boyutludur. Bahsettiğimiz gibi cinsellik hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır ve sağlıklı bir cinsel yaşam, sağlığın ve yaşam kalitesinin en önemli parametrelerinden biridir. Cinsellik, cinsel ilişkiye dair davranışları, tutumları, düşünceleri ve yönelimleri içine alan; ekonomik, siyasi ve kültürel olgularla da açıklanan bir kavramdır.
İnsanın cinsel yaşamı tüm yaşam alanları ile bir bütün içerisindedir ve bu bağlamda cinsel uyum genel uyumun bir parçası olmaktadır. Cinsellik, biyolojik düzeyde üreme ile nesillerinin devamının sağlanması, psikolojik düzeyde cinsel ilişkiden haz alma, sevme, sevilme gibi bireyin temel ihtiyaçlarının doyurulması ile ilgilidir. Toplumsal düzeydeki cinsellik ise, toplumun değer yargıları ve yasal kuralları, insanların yaşam biçimleri, farklı cinse verdiği roller, cinselliğe bakışları, eş seçimleri ve evlenme tercihleri ile ilgili olduğu görülmüştür. Tüm bu düzeylerde bireyin cinselliğini ifade etme durumu doğumdan ölüme kadar devam eden süreçtir.
“Sekste Heyecanı Arttırmanın Yolları” adlı yazımızı okumak için tıklayınız.
İlişkilerde Cinsellik
İlişkilerde cinsellik konusuna geldiğimizde ilk bahsedeceğim konu insani duygulardır. İnsan, yalnız yaşayamayan, başkalarıyla birlikte var olan ve yakın ilişkiler arayan canlı türüdür. İkili ilişkiler her kültürde ve tüm zamanlarda var olmuştur. Mutluluk, tatmin ve beklentilerin gerçekleşmesiyle ilişkiler varlığını sürdürmektedir. İkili ilişkileri arkadaşlıktan, çift ilişkisine taşıyan faktör cinselliktir. Uzun dönem ilişkisi olan pek çok insan kendi ve partnerinin cinsel doyumu kadar cinsel ilişkilerinin kalitesi hakkında da endişelenmektedir. Kadınlar için partneri ile duygusal ilişkisinde ne kadar yakınsa, ilişkilerinde cinsel doyum tanımlamaları da o kadar fazladır. Cinsel doyum; yakınlık, fiziksel duygulanımın miktarı, aşk ve ilişki doyumu ile ilişkili bulunmuştur. 1994 yılında yapılan bir araştırmada, cinsel doyum ve iyilik hali iyi olma ile kaçınılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu görülmüştür.
Cinsel olarak doyumlu olan çiftler evliliklerinde de doyumlu olmaktadırlar. 2005′ te yapılan başka bir araştırmada, partnerlerin çözülmeyen çatışmalar yaşamaları, birbirlerine sevgi duymamaları ve duygusal uzaklıklarının olması cinsel doyumsuzlukla ilişki olduğu bulunmuştur.
Cinsellik Olmayan İlişki
Yapılan bir araştırmada, 35-40 yaş aralığındaki kişilerin %15-20′ si yılda yalnızca 10 defa; %20’si ayda 2 veya 3 defa; %25’i ise ayda bir defa seks yaptığı sonucu bulunmuştur. Kişilerin %24’ü cinselliğin çok önemli olmadığını, %3’ü ise tamamen gereksiz olduğunu söylemiştir.
Sigmund Freud, psikanaliz kuramında iki temel içgüdüden bahsetmiştir:
- Cinsellik İçgüdüsü
- Ölüm İçgüdüsü
Cinsellik içgüdüsü adı altında, yaşamsal süreçleri korumaya hizmet eden ve türün devamını sağlayan her türlü içgüdüden bahsetmiştir. Freud’a göre hepimiz, psikolojik işlevlerimize güç veren bir psişik enerjiye sahibiz. Alt benliği bastırmada kullanılan bu enerji çoğaldıkça diğer işlevler için çok az enerji kalmaktadır. O yüzden cinsel dürtüleri fazlasıyla kontrol altına almaya çalışmak kişide gerilime sebep olacaktır. Bu gerilim çift ilişkilerinde birçok sorunun ana sebebi olabilmektedir.